ÜSTNOT: albüm hikayesi 2 kısma ayrılmıştır
“Zaman hızla akıp gidiyor”
“Bunun farkına daha yeni mi vardın?”
“Efendim?” efendim diyorum; demeye devam ediyorum kendi
kendime. Aslında uzu zamandır düşünüyordum. Bakma, düşünmeye devam ediyorum.
Nedense düşündüklerimi kimse dinlemiyoru. Ya ben derdimi anlatamıyorum ya da
benim dertlerimle ilgilenmiyorlar. Hatta bazen....
gitmiş. Peki. Senin de bir gün bana işin düşer; o zaman
konuşuruz.
Kiminle konuşuyorum ki? Bilmiyorum.
Ama benim de anlatmaya çalıştı...
“Biraz sessiz olur musun? Şurada bir eşy konuşuyoruz”
dediler. Döndüm. Anladım, dedim; sinirlenmiştim. Ne yanşi insan kendi kendine
konuşamaz mı?
“Biraz sessiz olabilir misin kardeşim?” dedi. rahatsız
olduysan çık git birade, dedim ben de. Ne yani lattan mı alacaktım.
“Baksana, insanca bir şey söylüyoruz”
sen bana ne demek istiyorsun? Hayvan mıyım lan ben? Gittikçe
sinirlendiğimin farkındayım. Fakat ne yapabilirim, elimde değil.
“Hop! Beyler ayıp oluyor, sessiz olun” dedi tanıdık bir ses.
Abi özür dilerim bir anlık dalgınlığıma geldi, diyerek özür
diledim ve önüme döndüm.
Biraz sakinleşmek ruhuma iyi geldi. Kimi zaman kendimi
yıpratıyor, ısrarla engel olamıyordum yine kendime. Ya kendimi tanıyamıyordum
yeterince ya da farklı sorunla yaşıyordum. Bildiğim bir şey, belli aralıklarla
bir uyarıya ihtiyaç duyuyorum, ondan sonra kendime gelebiliyor ve düşünmek için
zaman yaratabiliyordum. Düşünmeyi, düşünerek düşleştiriyorum. Çoğu zaman ne
düşündüğüm üzerine fikir
yürütemiyorum. Çünkü düşündüklerim bir zaruret miydi, önce bunu öğrenmem
gerekiyordu.
“Ne yapıyorsun?”
cevap vermedim.
“Hey! sana dedim.”
Önümdeki kitabı kaldırıp,
“Yahu Allah aşkına işin gücün mü yok?”
yani bekliyorum işte, oradan haber bekliyorum Allah’ın
izniyle, kısmetse olur yani bu iş.
Önümdeki çaya meylediyorum. Ufak cam bardakta kalan ve
soğumasına kısa bir süre kalan çay taneli bardaktan, içebildiğim kadar sıvı kısmını tükettim. Bir bardak daha
söylemek geliyor içimden; fakat yeteri kadar param olmadığı geliyor aklıma. (Bu
gelmeler de olumsuzluğa denk geliyor genellikle) kalkayım artık, diyorum.
“Yahu nereye gidiyorsun otursana.”
İşim olmadığı halde, işlerim var yalanını uydurdum. Onlar da
pek kalmama istekli olmadıkları için bu yalanmı bozuntuya vermeden kabul
ettiler gidişimi. İyi bakalım kolay gelsi işlerinde, diyerek.
İyi abi ben şu çayımın parasını bırakayım, diyerek
ayaklandım. Kalkarken elim cebimde, çayın parasını hesaplayarak bozuk para
çıkartmaya çalışıyordum.
“Yok kardeşim saçmalama, bizden olsun” dedi.
yok, dedim ben de ; ısrar ederek. Olur mu öyle şey.
Çay parasını bıraktım ve kalktım masadan.
Ne diye hayatımda böyle bir anı varsa. Hadi anıyı bırak, bir
daha görüşmediğim insanlarla neden kalıcı somut bir dedilim var. At gitsin.
“Ah!” kolum acıdı.
Yok yahu, bildiğin kendi kolum acıdı.
“Abi ne bileyim, dikkat etmedim işte.”
Ulan futbol ayakkabısıyla sokakta oynanır mı? Dedim ben de.
“İşte bizim zamanımızda öyleydi.”
Futbolcu mu olacaksın sen?
“abi, inşallah”
ne iş, acıyor mu peki?
“Arada bir sızlıyor işte.”
Ne kadar oldu kırılalı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder